Ermenistan’da Gül gelecek beklentisi var

[Yorum – Aline Ozinian] Ermenistan’da Gül gelecek beklentisi var
26/07/2008

Türk-Ermeni ilişkileri açısından çok önemli bir dönem içinde bulunuyoruz. Gelişmeleri yakından takip edenlerin zihninde kuşkusuz “acaba bu sefer somut bir şey çıkar mı?” sorusu var.

Böyle bir durumda kesin bir şey söyleyememekle beraber, gelişmelerin çok ilgi çekici olduğu ve iki ülke arasında diplomatik ilişkiler kurulabilmesi için uygun bir atmosfer oluştuğu yadsınamaz. Son olarak önceki yıllarda Ermenistan-Türkiye arasında Viyana’da geçen ikili ‘gizli temaslarının’ basına sızdığı gibi, bu kez de 8 Temmuz’da İsviçre’nin Bern şehrinde gerçekleştirilen gizli görüşmeler Türk basınına yansıdı. İnkâr ederler mi, etmezler mi diye düşünürken iki taraf da ‘ülkeler birbirlerini resmi olarak tanımaktalar, bu çerçevede, iki ülke zaman zaman temaslarda bulunmaktadırlar’ şeklinde açıklamalarda bulundular. Bu söylemleriyle tekrar yakınlaştıklarının ve görüşmeye devam edeceklerinin arkasında durmuş oldular. Türk ve Ermeni basınında gelişmeler hakkındaki yorumlar oldukça olumlu. Her iki taraftan da önemli gazetelerin yazarları “gizli görüşmelerin” hedefine ulaşmasını dilerken bir taraftan da Gül’ün 6 Eylül’de Erivan’da oynanacak Ermenistan-Türkiye maçına gitmesini destekliyorlar. Gül’ün gidişinden rahatsız olanların sayısı ne mutlu ki oldukça az. Bu anlamda ilişkilerin olası tahsisine kamuoyunun yavaş yavaş alıştığını söylemek sanıyorum çok yanlış olmayacak. Bölgedeki önemli aktörlerden ABD’nin ve Rusya’nın duruşları ise süreci şüphesiz desteklemekte. ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza, ABD olarak Gül’ün bu altın fırsatı değerlendireceğini umduklarını belirtirken, Rusya Dışişleri Bakanlığı Basın Bürosu yaptığı açıklamada Erivan ve Ankara arasında barış ve komşuluğu geliştirecek, iki lider arasındaki diyaloğun oluşmasını sağlayacak her türlü gelişmeyi olumlu karşıladıklarını belirtti.

Türk-Ermeni yakınlaşması sadece Türk ve Ermeni basınında yorumlanmıyor. İran haber ajansı IRNA, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki’nin Ermeni muadili Edvar Nalbandiyan’la görüştüğünü belirtirken, Tahran’ın Ankara ile Erivan arasında ‘yapıcı diyalog girişimleri’nden bahsetti. Gürcistan’ın önemli gazetelerinde Rezonansi’nin 21 Temmuz’daki sayısında Gürcistanlı analistlerin yorumlarına yer verildi. Stratejist R. Sakvarelitse’ye göre, Türk-Ermeni sınırı açıldığı takdirde Ermenistan’ın Rusya’ya ve İran’a bağımlı durumu ortadan kalkacak, Rusya’nın Ermenistan üzerindeki etkisinde hafifleme olacak ve böylece Kafkaslar’da bulunan Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan eşit duruma gelecekler. Sonuçta bu gelişme Kafkaslar’da dengenin sağlanması ve bölgenin Avrupa’ya açılımı için çok olumlu bir adım olabilecek. Önemli Gürcü stratejistlerden biri olan K.Klimiashvili ise gelişmelerin sonuca ulaşabileceği konusunda şüpheli olduğunu, sınırın açılmasının önünde tarihî engeller bulunduğunu, bunların halledilemeyeceğini ve böylece ikili işbirliğinin gerçekleşemeyeceğini belirtirken bir taraftan da endişesini saklayamadan, “Ama tarihî olaylara çözüm bulup, ikili ilişkilere geçerlerse o zaman Gürcistan şimdiden hayalini kurduğu her türlü bölgesel projeyi unutmalı, Ermenistan Gürcistan’ın tüm potansiyelini etkileyecek.” demiş. Gürcistan’ın bu gelişmeleri ciddiye alması sevindirici olmakla beraber çekincesi de anlaşılabilir. Sınır açıldığında ülke gerçekten de bölgedeki önemini kaybedecek ve Türkiye-Ermenistan arasındaki ticarette transit ülke olmayacağından dolayı büyük bir maddi kayıp yaşayacak. Bu yakınlaşmadan tüm komşu ya da komşu olmayan ülkelerin memnun olacağını ümit etmek yersiz sanıyorum. Bölge, sınırları kapalı ve aralarında diplomatik ilişki olmayan Türkiye ve Ermenistan fikrine kendini alıştırmış, bu doğrultuda çözümler bulmuş, farklı ticaret yolları yaratmış durumda. İran, ilişkilerin başlamasından mutluluk duyacağını belirtse de 15 yıldır sadece kendisiyle ve Gürcistan’la komşuluk etmek mecburiyetinde kalan kuzey komşusunun daha güçlü bir ülkeyle komşuluk yapacağı fikri kuşkusuz aklını meşgul etmekte. Azerbaycan cephesinden ise olay son derece trajik. Türkiye’nin Azerbaycan yanlısı olduğunu ve Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde kendilerinin Türkiye’yi her zaman etkileyebileceklerini çok iyi bilseler de, Türkiye’nin nihayetinde üçüncü bir ülke olması ve Ermenistan sınırının bir gün açılabileceği gerçeği şüphesiz onları telaşlandırmakta. Azerbaycan Büyükelçisi Zakir Haşimov birkaç gün önce “Türkiye-Ermenistan ile tabii ki görüşecek ama kimden gizli, neden gizli?” diye sormuş. Cevap çok basit, ne zaman iki ülke bir şekilde yakınlaşmaya başlasa birileri ortalara çıkıp, bir şeyleri karıştırıyor ve gelecek adımlar bir türlü atılamıyor. Onlar da ne kadar az kişi bilse o kadar iyi diye düşünüyorlar büyük ihtimalle. Bu görüşe katılmamak imkânsız, ilişkilerin başlamasını isteyenler yanında, bu fikirden rahatsızlananlar da yok değil.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu yana, dahası mirasçısı olduğu Osmanlı İmparatorluğu döneminden başlayarak çok köklü ve derin bir devlet anlayışı ve geleneği olduğu sır değildir. Bu bakımından Türk diplomatlarının ve siyasetçilerinin duruma oldukça iyi hâkim oldukları şu an, onlara durumun bilmedikleri bir yüzü varmış gibi uyarılarda ve tavsiyelerde bulunmak, Ermenistan’la ilişkileri kronolojik olarak açıklayıp, bunlarla ilişki kurmayı bırakın tavrı oldukça anlamsız. Bazı can sıkıcı yorumlar olsa bile görünen o ki ikili ilişkiler açısından gerçekten de umut verici ve belirleyici bir döneme giriyoruz.

Ermenistan’daki son seçimlerden önceki dönemi hatırlayalım. Türk basını seçim öncesi dönemde Levon Ter-Petrosyan’ın Türkiye ile ilişkiler kurma konusunda çok istekli olduğunu ve bu aday seçileceği takdirde yakınlaşmanın sağlanacağını, aksi takdirde Karabağ Klanı temsilcileriyle bu işin zor olduğuna değinmişlerdi. Tuhaf olan, bugün tahminlerin dışında kalan Sarkisian’ın uzlaşma için elinden geleni yapıyor olması. Astana’da Gül ile içeriden veya Diaspora’dan gelecek tepkilere aldırmaksızın Türkçe konuşmaya çalışıyor. Koçaryan’ın “ben olsam Gül’ü Erivan’a çağırmazdım” söylemine “O kendi fikridir, saygı duyarım, bu benim kararım.” diyebiliyor. Uzun zamandır tartışılan ve iki ülke arasında uzlaşma yolunu tıkayan birincil nedenlerden olan Tarih Komisyonu’na bile sınır açıldıktan sonra kurulabilir diyor ve onun bu çabası Ermenistan’da zamanında Türk basını tarafından Türk dostu olarak algılanan muhalefet tarafından vatan hainliği olarak görülüyor. Her iki tarafın da gerçek niyeti diplomatik ilişkilerin tahsisi ve normal komşuluk ilişkileri ise eldeki fırsatları değerlendirmeliler.

 
 
 

Leave a comment